Akran zorbalığı; çocuk ve ergenle aynı yaş grubunda olan kişi veya kişilerin birbirlerine veya tek bir kişiye karşı fiziksel, sözel ve davranışsal olarak örseleyici, zarar verici davranışlarda bulunmasıdır. Çocukların bu durumu anlaması ve yaşadığı zorbalığı anlatması uzun sürebilir. Kendisine inanılmayacağından, dalga geçileceğinden ve zorbaca davranışların artacağından dolayı maruz kaldığı bu örseleyici davranışları yakınlarına, öğretmenlerine anlatmakta zorlanabilir.
http://www.pisikonet.com/
Akran zorbalığı tanımıyla henüz yeni tanıştık. Bu çocuk zaten biraz narin, biraz korkak diye diye aslında zorbalık yapan çocukları görmezden geliyoruz. Çocuk psikolojik olarak neler yaşıyor tam olarak düşünmüyoruz. Biz 4 yaşındaki oğlum anaokuluna başladığında okul rehberlik servisinin bizi çağırmasıyla bununla yüzleştik. Sosyal iletişiminde güven problemi yaşıyor dendi. Bunun sebebi olarakta sürekli görüştüğümüz ailede daha hareketli bir çocuk olarak bilinen kuzenimizin ezici tavırlarının etkisi üzerinde duruldu. Çok merhametli ve daha sakin çocuklar mutlaka diğer çocuk tarafından ezilecek diye bir şey yok tabii. Biz önlemlerimizi aldık ve alıyoruz. Bunun için sürekli değişik arkadaş gruplarının içerisine sokuyoruz. Rehberlik servisi özellikle sporu tavsiye etti. Jimnastik kursuna yazdırdık. Ayrıca diğer çocukla görüşmelerine kısıtlama getirdik. Birbirlerini çok sevdikleri için ikisi de üzülmesin diye görüşüyoruz fakat sürekli gözlem altında tutuyoruz. Sık sık tavırlara bakıp, zorba bir tavır gördüğümüzde iletişimi kesip herkes evine dağılıyor. Bu da öğretmenin tavsiyesiydi.
Burada önemli olanın özgüvenin artması, ben de güçlüyüm, hakkımı savunabilirim fikrinin aşılanması olduğunu öğrendik. Altından kalkabileceği her işi kendisine yaptırıyoruz. Ayrıca bir okula göndermek ve okul öğretmeniyle sürekli iletişim halinde olmak özgüven inşaatında ilk basamakmış. İkinci basamak bir spor koluna yazdırmak. Öğretmen yanında başka çocuklardan bahsedilmemesi gerektiği şeklinde de uyardı. Yani yaramaz, akıllı, uslu ya da kötü bir özellikten bile bahsetsek çocukta ilgi başka birinde hissi uyandırabiliyormuş.
Alttaki videoyu da izlemenizi tavsiye ederim.
Sohbet ederken farkettiğim diğer bir konu ise oğlum aslında kabullenmeyi şunun için yapıyor, oyuna devam edelim. Arkadaş kalalım. Eğer istenileni yapmazsa oyuna devam etmemekle ve küsmekle tehdit ediliyor. Bunun için de şahane bir kitap buldum;
Defne Ongun Müminoğlu’nun “Hayır Diyebilirsin” kitabı. Kendim İpek Ongun’un kitaplarıyla büyümüştüm. Sanırım oğlum da Defne Ongun Müminoğlu’nun kitaplarıyla gelişimine katkı sağlayacak. Harika kitapları ve her kitabın eşsiz konuları var.
Oğluma her gece uyurken kitap okuyorum. Hayır Diyebilirsin kitabı diğer okuduğum hikayelere göre daha uzun olmasına rağmen dikkatle dinledi. Ara ara “Sonra ne olmuş?” diyerek ilgisini çektiğini ifade etti. Bir edebiyat öğrencisi olarak her sorunun ilacını kitaplarda, okuyarak ya da yazarak buldum. Oğluma da özgüven konusunda ilgisini çekecek, merak uyandıracak hikayelerde bulmak istedim. Bu yüzden Hayır Diyebilirsin kitabı benim için önemli. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitapta ayrıca yetişkinlere uzmandan öneriler kısmı var. Yalnız olmadığınızı hissetmek çok iyi geliyor.
Ben insan yaşamını etkileyen her şeyin çocuklukta başladığını çok iyi biliyorum ve çok deneyimledim. Özgüvenli bir çocuk yetiştirmek bence yapılabilecek en önemli şey.
Sevgilerle…
Yorumlarınız benim için değerli!