Bu yaşıma kadar nasıl okumamışım dediğim bir kitap. Simyacı, Küçük Prens gibi Martı gibi hayatın özüne sıkı bir giriş yapan fenomen kitaplardan. Çoğu okur tarafından klasiklerden sayılan Simyacı aslında bir nasihatname gibi. Hayata dair ufak öğütler ve hikayelerle size küçük bir dokunuş yapıyor. 1988 yılında sadece 2 haftada yazılan bir kitap.
Endülüslü çoban Santiago’nun felsefi ve öğretici öyküsü ile siz de uzun çölleri aşıp rüyalara dalıyorsunuz.
Kitabın anlatım tarzına dair küçük bir görüşüm var. Bazı yerlerinde anlatım, cümle kurmaları basit geldi fakat öğütler ve hikayenin hızlı akması, uzun uzun tasvirlerle vakit kaybedilmemesi gerçekten çok hoştu. Puslu Kıtalar Atlası kadar detaylı ve ince düşünülmüş bir kurguya göre kıyaslıyorum. Fakat kesinlikle ikisi aynı kategoride düşünülmesi gereken kitaplardan değil.
Antov Çehov’un sözü aklıma geldi, “Vaktim olsaydı daha kısa yazardım.”
Bu kadar hızlı geçen bir hikayenin sizi bu kadar içine çekmesi gerçekten büyüleyici.
Altı çizilecek çok fazla cümlesi olan simyacı kitabından en sevdiğim kısımları paylaşmak istedim.
Kitapta en sevdiğim kısım;
“Yaşıyorum,dedi delikanlıya, aysız ve kamp ateşsiz bir gece, hurma yerken. Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem. Yürüdüğüm zaman da yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam, ölüm şu gün ya da bu gün gelmiş vız tırıs gider. Çünkü ben ne geçmişte, ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirsen, mutlu bir insan olursun. Çölde hayat olduğunu, gökyüzünde yıldızlar olduğunu ve insan hayatının özünde bulunduğu için kabile muhariplerinin savaştıklarını anlayacaksın. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak, çünkü hayat yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.” – Simyacı
“En iyisini sonraya saklamayın. Yarının ne getireceğini bilemezsiniz.”
” Bir şeyi gerçekten istersen ,”demişti yaşlı adam ona, ”onu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar. ”
“Papaz okulunda olduğu gibi, insan her zaman aynı insanları görürse, bunları yaşamının bir parçası saymaya başlar. İyi, ama bu kişiler de bu nedenle, yaşamımızı değiştirmeye kalkışırlar. Bizi görmek istedikleri gibi değilsek canları sıkılır.
Çünkü herkes bizim nasıl yaşamamız gerektiğini elifi elifine bildiğine inanır!“
Sevgilerle…
Yorumlarınız benim için değerli!