Slow Living yani yavaş yaşam felsefesi yeni popüler olan kavramlardan biri. Hepimiz zamanı yavaşlatmak ve sadece mutlu anlarda uzun süre kalmak istiyoruz. Yavaş yaşam felsefesi de bunun önemini anlatıyor.
Yavaş Yaşam Nedir?
Yavaş yaşamak yavaş hareket etmek midir? Bu kesinlikle en büyük yanılgılardan biridir. Yavaş yaşam, hayatınızı ağır çekimde yaşamakla ilgili değildir. Acele etmek yerine her şeyi doğru hızda ve tempolu yapmakla ilgilidir. Yavaş yaşam, yavaş giderek zaman kaybetmekle ilgili değildir; sizin için en önemli şeyleri yaparak zaman kazanmakla ilgilidir.
Yavaş yaşamakla minimalizm aynı şey değildir. Minimalizm tüketim odaklı bir arınma şeklidir. Yavaş yaşamak ise gereksiz zaman çalıcı şeyleri kısıtlayarak yalnızca önemli anlara odaklanmaktır. Ayrıca teknolojiyi tamamen reddeden bir anlayış değildir. Teknolojinin sizi kullanmasına değil sizin teknoloji bir araç olarak kullanmanıza yönlendirir.
Yavaş yaşam, hayatta en çok değer verdiğiniz şeylere uygun, daha anlamlı ve bilinçli bir yaşam tarzını küratörlüğünü yaptığınız bir zihniyettir .
Her şeyi doğru hızda yapmak demektir. Yavaş hareket, işleri daha hızlı yapmaya çalışmak yerine, işleri daha iyi yapmaya odaklanır. Bu genellikle yavaşlamak, daha az şey yapmak ve sizin için en önemli olan şeylere doğru miktarda zaman ayırmaya öncelik vermek anlamına gelir.
Yavaş yaşamak, meşgul olmanın başarılı veya önemli olmakla aynı anlama geldiğini reddeder. Mevcut olmak anlamına gelir ve şu anda nicelikten çok kaliteyi, niyetle yaşamayı, bilinçli ve düşünülmüş olmayı kutlar. Daha yavaş bir zihniyet benimsemek, otomatik pilotu kapatmak ve yansıma ve öz farkındalık için yer açmaktır.
Ben bu farkındalığa aslında oğlumla lego oynarken yaklaştım. Günümüzde herkes bir koşturmaca içinde ve ben bir kontrol delisi olarak bir sonraki adımımı her zaman düşünürüm. Lego yaparken benim aklımda 15 dakika sonra kalkıp yemek yapmak vardı. Bu yüzden acele parçaları bulmaya çalışıyordum. Fakat oğlum bir deniz atı yaparken birden tüm parçaları söküp değiştirerek takmaya karar verdi. Deniz atına ulaşmasının daha uzun sürmesi umrunda değildi. Sadece aklına bir fikir geldi ve onu denedi. Sonra yeniden parçaları taktı ve deniz atı yapmaya devam etti. Bu ona sadece 3 dakika kaybettirdi ama aklındaki başka bir fikri de görmesini sağladı. Sonra durup düşündüm gerçekten şu an yazı yazarken bir yandan da bilgisayar işlerim bitince kitap okumalıyım diye kendimi sıkmama ya da acele etmeme gerek var mı?
İşte bu düşüncelerle yavaş yaşam felsefesini araştırmaya başladım. Kendim için önemli olan şeylere öncelik vererek aslında zaman kazanmak. Bunu yaparken bir yandan da an’da kalma çalışmaları yapmak gerekmekte.
Leo Babauta’nın bununla ilgili bir alıntısını paylaşmak istiyorum; “Çoğumuzun her gün, çoğu zaman orada olduğunun farkında olmadan uğraştığı bir şey: zaman darlığı hissi. Bunu iyi biliyoruz: Yapacak çok şeyin olduğu ve hepsini yapmak için yeterli zamanın olmadığı hissi. Bu yalnızca çok fazla projemiz, toplantımız, e-postamız, yönetici görevimiz, çağrımız, isteğimiz, mesajımız olan iş için değil, aynı zamanda kişisel yaşamlarımız için de geçerlidir. Egzersiz yapmak, iyi yemek yemek, meditasyon yapmak, havalı bir şeyler öğrenmek, seyahat etmek, arkadaşlarla dışarı çıkmak, yalnızlık içinde vakit geçirmek, yürüyüşe çıkmak, bir milyon kitap okumak, finans ve işlerle ilgilenmek, podcast’leri ve haberleri takip etmek ve ilginç şeyler istiyoruz.”
Tüm bunlara zaman ayırmak için gerçekten önemli olmayan şeylere hayır demeyi öğrenmek gerekiyor. Zihninizin bilinçsiz varsayılan ayarından kurtulun ve şimdiki ana uyanmaya başlayın. “Ne yapıyorsan onu yaparken yap.” Yani dişlerinizi fırçalarken sadece dişlerinizi fırçalayın. Ellerinizi yıkarken suyun üzerlerinden aktığını hissedin. Yemek yerken, yemek saatinde dikkatli olun ve yemeğe ve yanınızdaki insanlara odaklanın. Bu uygulama bulaşık yıkamak ve evi süpürmek gibi ev işlerine bile neşe getirebilir.
Genellikle boş zamanımızı yapacak daha çok şeyle doldurmaya çalışırız. Hayatınızda boş zamanınız varsa, onu doldurmak için acele etmeyin. Boş zamanınızı boş zaman olarak bırakın. Bir öğretmen arkadaşımın evinde TV yokmuş. Netflix ya da Disney gibi dijital platformlar da hiç almamış. Evde hiç sıkılmıyor musun bir şey izlemeden falan dedim. “Sıkılmıyorum, mesela yağmur yağıyor ışıkları kapatıp kahve yapıp camdan dışarıyı izliyorum” dedi. Tam bir Instagram sahnesi değil mi? Ama bu onun aslında kendini dinleme zamanı. Ne zaman kendimizle baş başa kalmaktan bu kadar korkar olduk bilemiyorum.
Yavaş yaşam felsefesi ile ilgili sizin de söyleyecekleriniz olursa yorumlarda paylaşabilirsiniz.
Sevgilerle
Bu yazıyı beğendiyseniz sosyal medya hesaplarınızdan paylaşırsanız fazlasıyla teşekkür etmiş olursunuz.
Daha fazla bilgi için beni sosyal medyada takip etmeyi unutmayın – Facebook, Instagram, Pinterest ve Twitter.